Lola ve Coco California'da. |
|
| Boyun Fetişi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Axel Stenberg Venice High | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 10/09/10 Nerden : İsveç.
| Konu: Boyun Fetişi C.tesi Eyl. 11, 2010 6:39 pm | |
| Biliyorum, ben ve benim lanet olasıca unutkanlığım. Unuttuğum şeyin en sevdiğim tişörtüm olması bir yana, buraya idman günleri dışında girmek için hizmetliyi ikna etmek oldukça zordu. Bağcıklı mokasenlerimin üzerine giydiğim kot pantolon ve sıradan beyaz tişörtlerimden biriyle kapıyı açmaya çalışırken sıkıntıyla pofluyorum. Normalde bu kadar unutkan değilimdir, hatta benim uyanık bir tilki olduğumu söyleyebilirsiniz ama alkol kötü etkiler yapabiliyor. Ama unutkanlık yaptığını bilmiyordum, gerçi umurumda değil ya neyse. Bu kadar da umursamaz biriyim, evet. Giymekten müthiş bir haz duyduğum tişörtümün kimin ne yapacağı bilinmez soyunma odalarında kalsa bile bu sorun deil benim için. İyimser olmak daha eğlenceli, her zaman bir şeyin yenisini elde edebilirim. Bugün okula gelmeyişimin nedeniyse, ımm bileğimi burktuğum için raporlu olmam. Önemsiz bir şey ama zaten derslere aşık falan da değilim, bu sadece iyi bir üniversiteye gidebilmek için babamın zorlamasından ibaret. Ah evet, babam. Üzerime bu kadar düşmesinin tek nedeni annemin babamı aldatması yüzünden Amerika'ya yerleşmemiz dolayısıyla hafif sorunlu bir çocukluk geçirmiş olmam. Ki kendisi onu umursamadığımı, hatta annemi de umursamadığımı ve yalnız kalmak istediğimi görmemekte diretiyor. Umurumda değiller, var olan tek şey bu. Anneme olan büyük nefretimden ziyade babama sadece acıyorum, hiçbir erkek aldatılmaktan hoşlanmaz. Evet, biz sadece aldatırız, aldatılmayız. Eğer benim her gece farklı biriyle olmamı aldatmaktan sayıyorsanız tabii. Ben buyum, ve kızların bundan rahatsız olduğunu hiç zannetmiyorum. Ama biraz daha kendi kendime konuşmaya devam edersem gerçekten delireceğim için kapının önünde boş boş dikilmeyi bırakıp içeriye giriyorum ve ayakkabılarımın kirli zeminde çıkardığı hafif seslerle beraber dolabıma yürüyorum. Evet, orada. Dolabın kapağını sertçe kapatmadan önce tişörtümü elime alarak buruşturuyorum ve tam gitmek üzereyken gördüğüm bir şey üzerine dudaklarım her zamanki seksi çocuk gülümsemesi biçimini alıyor. Görüntü mü, hem de nasıl bir görüntü. Uzun ve ıslak olan kumral saçlarını ince ve pürüssüz boynunun bir kenarına atmış, üzerine havlu saran bir kız. Boyun fetişisti olan biri için bu sahne boğazında bir şeyler düğümlenmes,ne neden olabilir, örneğin benim. Çünkü gerçekten çok, çok güzel bir boyna sahip. Uzun ve ince, işte bu beni kalbimden vuran bir olay. Normalde kızları takip etmek alışkanlığım değildir, -belki de öyle bilmiyorum ki şu an bu önemli değil- ama içimde uyanan bu dürtüye uymamakta zorlanmam üzere ayaklarımın yeniden harekete geçmesi bir oluyor. Merak hissediyorum, belki bir tutam şehvet. Ama asıl sebebim merak, nedenini de bilmiyorum. Oldukça sessiz olmaya çalışarak ve duvar kenarlarından yürüyerek hafifçe kızın yanına yaklaşıyorum. Eğer sesimi duymuşsa arkasına döndüğünde beni bulabilir, tepkisinin ne olacağını tam bilmiyorum. Belki ufak bir şok, sonra da birkaç güzel laftan sonra teslimiyet. Ama her zaman düzgün çalışmış olan altıncı hissim bu sefer böyle olmayacağını söylüyor, yine de zihnimden geçenlerle beraber gülümsemem etkileyici bir sırıtışa dönüyor. Tekrar kıza bakıyorum ama öylece dikilmeye devam ediyor. Birkaç saniye öylece durmasına rağmen ani bir hareketle arkasına dönüyor ve beni görüyor. Bunu hiç tahmin etmiyordum, beni duyması mümkün değildi. Yüzümde şaşkınlıkla karışmış özür dileyen bir ifadeyle donup kalıyorum. Çünkü ben aslında kibar biriyim, ama bir kızı yarı çıplak bir halde izlerken yakalanırsam insanlar düşüncelerini değiştirebilir. Kızın soğuk bakan gözleri sert bir ifadeye dönüyor, tam ağzını açıp birşeyler söyleyecekken aptalca el hareketlerimle onu durdurmaya çalışıyorum. "Ah, şey, ben gerçekten çok özür dilerim ne diyeceğimi bilmiyorum..." Bu kadar şok olmam normal mi? Sanmıyorum. | |
| | | Kristy C. Bellaire Venice High | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 09/09/10 Nerden : Paris
| Konu: Geri: Boyun Fetişi C.tesi Eyl. 11, 2010 11:10 pm | |
| Sıcak suyun soğuk tenini adeta yalayıp geçmesi Kristy'i mutlu ediyordu. Duş almayı her daim sevmişti çünkü ona göre suyun zarif dokunuşu onu kötülüklerden ve karanlıktan arındırır, ruhunu temizler ve berraklık katardı. Ellerini yanyana tutarak üstüne akan damla damla suyun içerisinde parmaklarını dans ettirdi. Gülümsüyordu, o dört elementten ona en yakını kesinlikle suydu. İkincisi ise toprak. Çünkü Kris her zaman kendini doğaya yakın hissetmişti. Kendisi kadar masum tek canlı bitkilerdi. Bulutlar ve güneş. Onlar hakkında kötü düşünebilmek mümkün müydü? Eve geç kalacağını fark ettiğinde ruhunu ferahlatan duşu bitirmeye karar verdi. Elini duş kabinin kapısının üstüne doğru uzattı. Orada olması gereken havlusu orada değildi. Hayır, hayır. Bir kez yaşamıştı bunu bir defa daha yaşayamazdı. Duş almadan önce havlusunu kabinin kapısına asar, sonra kapıyı kapatır çıkmadan önce de ona sarınırdı fakat bir kez kapıyı kapatırken havlusu yere düşmüştü ve görevli kadın onu almıştı. Büyük ihtimalle yine aynı şey olmuştu. Neyse ki en sona kaldığı için soyunma odasında kimse yoktu. Her zaman sona kalıyordu zaten. Herkes iki dakikada duşunu alıp evlerine giderken Kris yarım saat boyunca duş jelinin kokusu ve suyun vücudunu sarışıyla dans ediyordu.
Sıcak kabinden soğuk odaya çıkmaya karar verdi, ardından kollarıyla göğüslerini kapattı ve dışarıya çıkmadan önce başını kabinden çıkarıp kimse var mı diye sağı solu kolaçan etti. Kimse yoktu. Soyunma odası geceyarısındaki bir mezarlık kadar sakindi. Çıplak ayakları ve tamamen çıplak vücuduyla (kapattığı sadece göğüsleri hariç) kaymamaya çalışarak en fazla onbeş adım uzağında, köşedeki havlu raflarına doğru ilerledi. Tam raflara uzanacakken ayağı ıslaklıkla beraber hafifçe kaydı ve tutunmak için hemen sağındaki metal dolaplara elini vurdu. Metal oldukları için büyük bir ses çıkarmışlardı. Neyse diye düşünerek büyük beyaz havlulardan birini açarak iki kolunun arasından sırtını saracak şekilde tuttu ve havlunun bir ucunu göğsünün hemen sağında diğer ucunuyla bağladı. Şimdi tüm mahremiyetine kavuşmuştu, sular damlayan saçlarını sol omzuna doğru çekti. İnce boynunun sağ tarafı tamamen açıktaydı şimdi.
Tam kıyafetlerini giymek için arkasını döndüğünde sarışın ve kendisinden uzun aynı zamanda çok daha iri bir erkeğin vücuduyla, yüzüyle karşılaştı. Aslında baya şaşırmıştı ancak bunu yüzüne vurmadı. Bir şey demeden sadece çocuğun gözlerine bakakaldı. Havlunun kapatmadığı tek yer sol bacağının neredeyse kalçasına kadar olan yırtmaç kısmıydı. Konuşmayı denedi ama İsveç'li olduğunu bildiği çocuk bir takım el hareketleri yaparak (ki bunlar kesinlikle çok aptalca gözüküyordu.) onu durdurarak "Ah, şey, ben gerçekten çok özür dilerim ne diyeceğimi bilmiyorum..." dedi. Demek durumları aynıydı. Kristy de ne diyeceği hakkında en küçük bir fikre sahip değildi. Tek yapabildiği çocuğun gözlerine bakmaktı, ki farkındaydı çocuk Kris'in sadece gözlerine bakmıyordu. Arada bakışları Kris'in boynuna gidiyordu ve sanki kendini kontrol etmeye çalışırmış gibi tekrar kızın gözlerine çeviriyordu onları. "Bir şey demek zorunda değilsin. Yaşanmaması gereken bir an yaşadık ve ikimiz de bunu unutup gideceğiz. Evimize." diye ekledi ardından. O sırada çocuğun adını söylemesini bekledi çünkü adını bilmiyordu ancak çocuk hala Kris'e odaklanmış bakıyordu bu yüzden Kris İsveç'li çocuğun adını söylemektense 'evimize' kelimesini kullanmıştı.
Çocuğun sağından sıyrılarak geçti, öyle bir sıyrılmaydı ki belki de aralarında bir santimetre bile yoktu. Bir iki adım ötedeki çantasına doğru gitti ve içinden fırçasını çıkardı. Çocuğun orda olması umrunda değilmiş gibi uzun, sütlü kahve rengindeki saçlarını taramaya başladı. Saçları yüzünün sol tarafını kapatırken gözleriyle çaktırmadan çocuğa bakıyordu. | |
| | | Axel Stenberg Venice High | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 10/09/10 Nerden : İsveç.
| Konu: Geri: Boyun Fetişi Paz Eyl. 12, 2010 1:57 pm | |
| Evet mantıklı bir yaklaşımdı bu, ki bende mantığın zerresi yoktur. Muhtemelen daha önce birkaç kez gördüğüm bu kız zeki biriydi, evet. Daha önce gördüğümde en azından bir selam verseydim, şu an çok farklı bir durumda olabileceğimizi düşünüyorum. En azın o güzel boyununa milyarlarca kez tenim değimiş olabilirdi. Arada gözlerim kaysa da sadece yüzüne bakmaya devam etmeye çalışıyorum ki bu benim için oldukça zor bir şey. Muhtemelen herkes Transilvanya'yla bir bağım falan olduğunu düşünüyordur. Ama öyle değilim, saf İsveç.
Ben olduğum yerde hala biraz şok ve tereddütle dururken adını bile bilmediğim ama öğrenmeyi çok istediğim kız yanımdan sıyrılıyor. Aramızda belki birkaç santim vardır, öyle bir şey. Kıza arkam dönük bir şekilde dururken saçma hareketler yapmayı bırakıp gitmeye karar veriyorum. Birkaç adım boyunca kapıya yürüdükten sonra nedense duruyorum ve garip bir şekilde arkamı dönerek bir elimi uzun sarı saçlarıma atıp hafifçe karıştırıyorum. Salt tereddüt kokuyorum sanırım, ki bence bu utanç verici bir şey. İnsan her zaman kendinden emin olmalı ve ne yaptığını bilmeli, yani özgüvensiz olmak bana göre küçük düşürücü. Tanrım, gerçekten deliriyorum. Hem bu iç konuşmamdan, hem de kızın saçlarını tararken boyununu gözler önüne sermesinden. İç çekmek istiyorum ama bunu da muhtemelen duyacağı için sessiz kalıyorum. Manyak bir sapık falan olduğumu düşünüyorsunuz muhtemelen, ama bu benim suçum değil. Kızı büyük bir anlamda dikizlemeye devam ederken bir rahatsızlık duymalı mıyım bilmiyorum. Seçtiğim kelimenin dikizleme olmasının nedenleri çok açık; üzerinde sadece ince bir havlunun olması, ve benim ona pek de gizli olmayan bir biçimde bakmam. Gitmemi isteyip istemediğinden emin olamıyorum ancak az önce onun gösterdiği mantığın sadece bir parçasıyla hareket edersem gitmem daha nromal olur. Ancak yine de bir şey beni burada tutuyor, ve kıza doğru biraz daha yaklaşıp -neredeyse eski yerim- sessiz bir şekilde durmaktansa tereddütlü sesim boş mekanda yankılanıyor. Sadece ikimizin olduğu, boş bir mekan. "Axel. Yani, adım Axel." Evet, Axel Stenberg hayatında ilk defa bir kıza tereddütlü yaklaşıyor. Bu gerçekten bir ilk ve bir mucize.
| |
| | | Kristy C. Bellaire Venice High | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 09/09/10 Nerden : Paris
| Konu: Geri: Boyun Fetişi Salı Eyl. 14, 2010 12:42 pm | |
| İsveç'ten gelen yakıcı yakışıklılığa sahip çocuk önce odadan çıkma kararı almış gibi kapıya doğru yöneldi ancak ardından ikileme düşermiş gibi bir el hareketiyle Kristy'nin biraz yanına döndü. Bu sefer saçlarını taramakla zaman geçirmeye çalışan kızın boynunun açık olduğu taraftaydı. Kris, çaktırmadan arada çocuğa bakıyor, bir yanının gitmesini bir yanınsa kalmasını istediğini kabullenmemeye çalışıyordu. "Axel. Yani, adım Axel." dedi beklenmedik bir anda. Kristy uzun ve ıslak saçlarını ensesine doğru attı ve fırçasını açık duran çantasına koydu. Ardından oturduğu yerin üzerinde duran bilekliği takmaya çalıştı. Fakat lanet şey sanki özellikle bugün onu rahatsız ediyordu. Başka çaresi yoktu. "Peki Axel, senden bilekliğimi takmanı isteyebilir miyim?"
Kris adını söylememeyi tercih etmişti. Neden bilmiyordu sadece gizemli olmayı severdi. Herkes ona yalnız takılan kız dese de aslında erkeklerin çoğunun ilgisini çektiğinin farkındaydı. Kimse umrunda değildi ki Kris'in. Ne teneffüslerde onunla dalga geçen okulun 'havalı' kızları, ne de o kızlardan biriyle sarmaş dolaş olan basketbolcular. Amigo kızlar Kris'i takmazlardı, genelde amigoluk işleriyle fazla meşgulduler. Kitabını ya da defter, kalemini alıp okuldaki bir ağacın dibine çökmek fikri kesinlikle okulun dikkat çekici basketbol maçlarından daha mutluluk vericiydi. Ödevleri yapmak bile daha eğlenceli olabilirdi. Zaten Kris, hiçbir liseli gencin dokunmak bile istemediği okul gazetesinin yazarlarındandı. Genelde yazdığı şeyler kişiseldi ama bunları okuyanlar kişisel bir yazı olduğunu anlayamazlardı. Kris karakteristik özelliklerini, hislerini ve düşüncelerini yazıya aktarırdı ancak hikayesi ya da yazısı her zaman başka bir karakter üzerinden anlatılırdı. Gizemli olmayı seviyordu çünkü. Ayrıca yazılarının sonuna adı yerine sadece K yazıyordu. Sanırım çoğu kişi K harfinin Kristy Bellaire anlamına geldiğini biliyordu yine de gizli bir yazar olma fikri onu mutlu ediyordu.
O sırada Axel tedirgin bakışlarıyla hala üzerinde havluyla duran genç kızı inceledi ve bilekliğini kızın ince bileğine takmak için bir iki adım daha yaklaştı. Kris, bilekliğin iki ucunu Axel'ın tutması için genç çocuğun eline doğru uzattı, o sırada ilk dokunuş gerçekleşmişti. Her ne kadar Kris etkilenmiş olsa da bunu belirtmiyordu çünkü kendisine de yediremiyordu. Uzun zamandır aşk denen şeyi yaşamamıştı, belki birinden hoşlanmamıştı bile ve şimdi koridorlarda boş boş takılan bu İsveç'linin çekingen ve özgüvensiz tavırları onu nasıl etkiliyordu? Hayır, etkilemiyordu işte. Kendisine güvenmeyen ve emin hareketler sergilemeyen insanlardan zaten hoşlanmazdı. Kris'in pek etkilenmediği ortadaydı ancak Axel'ın parmakları bilekliği bağlarken bile çekingen ve ürkektiler sanki. Ruhu titriyor gibiydi Axel'ın. Kris keşke hiç rica etmeseydim diye düşündüyse de Axel'ın bir anlık o bakışı bu düşüncesini tamamen silip bir kenara atmıştı.
| |
| | | Axel Stenberg Venice High | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 10/09/10 Nerden : İsveç.
| Konu: Geri: Boyun Fetişi Paz Eyl. 19, 2010 12:48 pm | |
| Adını hala öğrenemediğim kız ıslak ve uzun saçlarını taramayı bıraktı ve saç fırçasını çantasına yerleştirdi. Görebildiğim kadarıyla bilekliğini takmaya uğraşıyordu ama bunu başarmak gerçekten zordur, biri yardım etmedikçe kızlar bunu çoğunlukla başaramaz. Nereden mi biliyorum? İnanın sırf bu bahaneyi kullanarak takıldığım kızlar çok oldu. Ancak şu an üzerimde duran tereddüdüm yüzünden kıza bir adım daha atabileceğimi zannetmiyorum.
"Peki Axel, senden bilekliğimi takmanı isteyebilir miyim?" Az önce tam da istediğim şeyi mi söylemişti yoksa ben mi yanlış duydum? Tanrım, evet bunu kesinlikle isteyebilirdi. Adını hala söylememiş olması onun gizemli olmak istediğini, ya da beni ilgilendirmediğini düşündüğünün bir göstergesiydi. Sanırım buna kırılabilirim. Şu ana kadar sizi en kısa zamanda en çok etkileyen varlık sizi yanında istemiyorsa emin olun buna siz de üzülürdünüz.
İstemsiz bir şekilde ayaklarım kıza doğru ilerlerken ağzımdan 'tabii' gibi bir şeyler çıkıyor. İnce bileğini bana doğru uzattığında etkilenmeden edemiyorum. Bilekliğin iki ucunu kolunun etrafına dolayıp birleştirmeye çalışırken hala tereddütlüyüm, ve ellerim titriyor. Sadece ellerim değil üstelik, ruhum da titriyor bence. Bir an kendime çok fecii kızıyorum, ne yapıyorum ben böyle? Axel Stenberg'ün böyle bir şey yaşaması imkansız, en azından öyleydi. Üstelik ben birinie tereddütlü davranamadan insanlar bana doğru çekilirler. Benim doğam bu, popüler olmak, özgüvensiz biri olmak değil. Anlık bir değişimle özgüvensiz tavrım omuzlarımdan kalkıyor gibi, dudaklarımdaki ufak gülümsemeden bunu anlayabilirsiniz. Ellerim titremeyi kesiyor ve bilekliği başarılı bir şekilde ilikleyip hafifçe geri çekiliyorum. Ellerimi ceplerime daldırarak ağzımdan klişe sözlerim çıkıyor bile. "Adını hala söylemedin." Kızsa hafifçe hareket ediyor ve aynı bakışlarını sürdürüyor. Evet, buna gerçekten üzülebilirim. Yine bir umutsuzlukla omuzlarım çökse de hemen bundan kurtuluyorum. Belki biraz kızmış bile olabilirim. "Biliyor musun, İsveç bile senden daha sıcaktır." Bunu gerçekten söyledim sanırım, evet. Kibar tavrımın yerinde yeller esmesi kötü bir sonuç doğuracak ama artık yapılacak bir şey yok, olan oldu bir kere.
| |
| | | | Boyun Fetişi | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|