Venice High School... Hayallerimin okuluydu burası ve ben buraya girmeyi başarmıştım. Eh koskoca 2 seneyi devirip 3. sınıfa geçmem de büyük bir başarı oldu benim için, çünkü bunu hala beceremeyenler var. Şu anki hedefim şu son iki senemi de doğru düzgün notlarla bitirip hayallerimin üniversitesine gitmek. Hayallerimin üniversitesini sormayın, çünkü ben de hala hayal etmedim orasını. Sanırım okulun bahçesinde durup okula o kadar aşık bakışlar attım ki bazıları bana "Deli misin sen?" gibisinden bakışlar atmaya başladı. Okulun girişine doğru yürüdüm. Heyecanlıydım aslında, yeni bir sene, yeni -erkek- öğrenciler... "Bakalım bu sene ne yapacağım? Monotonluk maratonunda mı takılacağım yoksa bu sene monotonluğu bir kenara atma vakti gelmiş mi?" diye mırıldandım kendi kendime. "Umarım tek hareket okul gazetesi başvurum olmaz..."
Dolapların olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Etrafı gözlüyordum, ki bu benim hoşuma gidiyordu. I. sınıfların yüzlerinde yabancılık çekiyorlarmışcasına bir ifade vardı. Onların bu hallerini gördükçe istemdışı sırıtıyordum. Ben hiçbir zaman yabancılık çekmemiştim bu okulda. İnsanlar çok cana yakın gelmişlerdi ya da ben onlara yakın hissetmiştim kendimi. II. sınıflar ise I. sınıflara acıyarak bakıyordu. Tam bir komediydi. III. sınıflarda pek hareket göremiyordum, hatta görebildiğim tek hareket amigo kızlardan olandı. IV. sınıfların tavırları hiç değişmiyordu hep aynıydı. Son sınıf olmanın verdiği en büyük benim hissi ve her şeyi ben bilirim edası baskındı onlarda. Ve birde mezun olacaklarının heyecanı... Onların o heyecanını izlemek bile zevk vericiydi.
Bu düşünceler içinde dolabıma doğru yürüdüm. Ama hey bir dakika! Bu benim dolabım değildi. Belliki dolapların yerlerini değiştirmişlerdi. Demek bu yüzden eve yeni dolap anahtarları vs. yollanmıştı. "Lanet olsun." dedim kendi kendime. Bir süre bakındıktan sonra yeni dolabımı buldum. Ona doğru yürüdüm. Elimdeki evraklardan bir an önce kurtulmak istiyordum. Anahtarını deliğine soktum, çevirdim ancak açılmadı. Tekrar denedim ve tekrar açılmadı. En az beş ya da altı kez denedikten sonra pes ettim.
Sol tarafıma dönüp baktığımda amigo kız takımını gördüm. Gözüme sarışın olan çarptı. Geçen yıl Edebiyat ve Müzik derslerimiz ortaktı. Adı Daphne'ydi sanırım, yanlış hatırlamıyorsam eğer. Aralarındaki tek III. sınıf olmasına rağmen dikkat çekmiyordu. Onlar gibi duruyordu. Hatta aralarındaki en hoş kız oydu bile diyebilirim. Kıvırcık sarı saçlarıyla yeşilimsi mavi gözleri birbirlerini tamamlıyordu. Ona baktığımı fark etti ve gülümsedi. Ben de ona gülümsedim.
Daha sonra tekrar dolabıma döndüm, tekrar, tekrar ve tekrar denedim. İnatla açılmıyordu. Daphne yanıma doğru geldi. "Merhaba" gülümseyerek. "Merhaba." diye karşılık verdim. "Doğru dolap olduğuna emin misin?" Haklı olabilir diye düşünerek tekrar kontrol ettim. "Evet."
Daphne sırıtarak "Geçmiş olsun. Geçen sene bu dolap benimdi ve ben de çok uğraşırdım. Aslında müdüreye söylemiştim ama ilgilenmemişti. Sanırım sen de çok uğraşacaksın..." Yardım edebileceğini düşünmüştüm. "Yardım edebilir misin peki bana?" Yavru kedi bakışı attım, kimse bu bakışlarıma karşı koyamıyordu. "Ver bakalım anahtarı, bir de ben deneyeyim açmayı."
Birkaç denemeden sonra açabilmişti. Minnet dolu bir bakış attım. "Çok teşekkür ederim. Yapabileceğim bir şey var mı?" O sırada dolabımın içindeki bir şeye dikkatlce bakıyordu. Onun ders programım olduğunu anlamam için bir süre dolabın içine boş boş bakmam gerekti. "Sanırım ders programımız aynı..." dedi.